TRABZON; Şalpazarı İlçe Aile Hekimliğinde görevli Dr. Hatice Kandemir Babutcu Trabzon’da 2009 yılında ilk olarak uygulamaya başlanan Aile hekimliği başladığı dönem olan Trabzon Akçaabat’lı Doktor Hatice Babutçu 2009 yılında geldiği Şalpazarı Aile hekimliğine aradan geçen 12 yıldır mesleğini severek hastalarına şifa ve huzur dağıtmaya devam ediyor. Trabzon Şalpazarı’nda 2009 yılından 2021 yılına kadar ara vermeden görev yapan Dr. Hatice Kandemir Babutcu tarafından masal olarak uyarladığı COVİD-19 mutlaka okumalısınız ve dinlemelisiniz çağımızın hastalığı COVİD-19 hikayesini siz değerli okuyucuları için kaleme almıştı bu yoğun çalışma temposunun akabinde de biraz Yurdumuz genelinde alınan tedbir ve önlemler sonucunda yorucu hastalık mücadelelerinin ardından görev yaptığı Şalpazarı İlçesinde hastalarına daha huzurlu ve sağlıklı şifa dağıtması için doktor olan eşi ve çocuklarıyla gitmiş olduğu Karadeniz’in şirin İli Sinop izlenimlerini kaleme almış ve siz değerli dostları için kaleme almış olduğu yazısını aşağıda paylaşıyorum yine doktorumuzun bu yazısını da nefes almadan okuyacağınızı umuyorum.
Işıl ışıl yakamozların yanıp söndüğü her akşam, Kaşıkçı Elmasını, sonsuz kere kıskandıran ve gökkuşağınının her rengininin göz alabildiğince sıralandığı sahile, serin dalgalarla sarmaş dolaş olduktan sonra kendinizi bırakın. Güneş, en mahir masörden daha mahir elleriyle sırtınızı sıvazlayan. Şifa dolu enerjisini bedeninize nüfûz ettirsin. Kayalara çarpan suyun tınısıyla soğuk kış gecelerinde yorganı biraz daha üzerinize alıp döşeğe gömülürcesine dizlerinizi, ayaklarınızı ve ellerinizi kumun derinliklerine doğru ilerlesin. Oradan iliklerinize kadar işleyen serinlikle bütün menfî duygularınızı salın gitsinler. Yerkürenin kalbinde, mağarasında erisinler ve yok olsunlar ki yüreğiniz ferah a ulaşsın.
Hırsla yürürken ayaklarınızın altında ezdiğiniz -nihâyet hakîkati görmeye hazır gözlerinizle, düşünmeye hazır beyninizle – elinize dolan bir avuç kuma bakın! Ben baktım. Ve gördüm ki , bu tanecikler, öyle denildiği gibi ufalanmış kaya parçacıklarından ibaret değil. Hayy olanın izni ile onları sulayan, sivri hallerini yontarak terbiye eden, farklı karakterlerin birbiri ile uyumlu hale getiren deniz de O’ndan bigâne değil. Cam gibi parlak, mermer gibi sert, yeşil, sarı, mavi, kırmızı siyah ve beyaz taşlar, bakış açınıza, güneşin konumuna, mevsimin durumuna göre nasıl da renk değiştiriyorlar.
Şu merdümgiriz halimle uzaklaştığım insanlıktan, gözümü ve kulağımı tabiata çevirdiğimde birbirine değdikçe çıkardıkları sesi hangi orkestra bu kadar âhenkle sunabilir ve hangi câmid cisim Hâlik’in izni olmadan içinden hayat fışkırtabilir?
Secde pozisyonundan sağa-sola ve her yöne selam verme niyetiyle başınızı kaldırdığınızda, umudu, hayata tutunmayı, yoklukta var olmayı, veren el olmayı, sessiz sakin ve başı dik göğe uzanmayı, tuzdan dahi âb-ı hayat almayı, şükretmeyi öğreten güzelliklerin de o bir avuç kumdan çıkıp arz-ı endam ettiklerini siz de görün. Nasıl da geçeriz yanlarından; görmeden, selamlarına kulak vermeden, hayranlığımızı da onları var edene sevk etmeden…
Güzelgiller(!) familyasından Altındiken, Yabani enginar, Kum zambağı, “Ol” emrinin “oluverir” itaatinin kâinat kitabındaki tefsiri gibi… Keşke, aynı bir avuç kumda 200 kadar plastik parçacıkları olmaz olsaydı… Ah, insan eli, hikmetini yitirdiğinde sen ne fenâsın! Sen bu bir avuç kumu nasıl da öldürüyorsun.
Öyle veya böyle soyu tüketilmek istenen ama buna derinlere sakladıkları tohumları ile direnen zambakları kutlamak istedim: “Evvelinde ve ahirinde sizi var edip koruyana selam olsun!” dedim.
Öz terapim bitmişti. Detoks, Bioenerji, Ozon, Fizik Tedavi, ultraviyole, Grounding, Hipnoterapi ve dahi İmge Terapi Mi almış kadar özgür ve mutlu oldum. Artık, yola çıkacak motivasyonumu da aldım. Binlerce şükür ile ayağa kalkıp elimdeki bir avuç kumu yere dökerken savrulan taneciklerin havada uçuşunu uzun uzun seyrettim. Geldiğim yollardan geri dönerken attığım adımlarla artık nereye bastığımı biliyor, tekâmülümü yakalamış, cismimin kafesinden uçmuş, fenafillaha kanat çırpar gibiydim.
Velhasıl, bir gün sahilde dolaşırsanız siz de elinize bir avuç kum alıp mucizelere yelken açın. Kimbilir, ne sırlara vâkıf olacaksınız.Çünkü, mevzubahis durum, lafügüzaf değildir, bilin.
Dr. Hatice Kandemir Babutcu
10 Temmuz 2021
Sinop, OGM ST
@drhaticebabutcu