Saygıdeğer okuyucu dostlarım uzun ancak bir o kadar da sürükleyici bir yayla hasretini yayla özlemine hasret kaldığımız bu günlerde okumaya değer bir yazı olduğunu sanıyorum.
Karadeniz’in doğal güzelliklerini içinde barındıran yaylara vatandaşlar akın akın göç ediyor. Her yıl Mayıs, Haziran ayı gelince Karadeniz insanını bir heyecan sarar. Dağları kaplayan karların yerini bahar çiçekleri alır bu aylarda.
Okullar Kapanınca Yaylanın Yolu Tutulur; Okulların kapanması, havalarında ısınmasıyla birlikte yaylalara göç eden vatandaşlar dağları çok özlediklerini ifade ettiler. Halk arasında Rumi takvime göre Kiraz ayının (Haziran) ilk günlerinde sonra yayla göçleri başlar.
Geçmiş yıllarda her mahalle kendi arasında, yaylaya gidiş tarihini belirler ve bu tarihten önce kimse yaylaya göç etmezdi. Sarp ve hırçın olan Karadeniz yaylaları bir o kadarda cömert ve misafirperverdir. Baharda açan çiçeklerin kokusu dağları sardığında yayla yükleri hazırlanmaya başlanır.
Yaylacıların Yaylaya Gidişleri Düğün Dernek Gibi olur; Yüksek rakımlı tepelere göç eden yaylacılar, kimi araba ile kimi ise yürüyerek şafak vakti koyulurlar yola.
Yeni bir yurt bulmuşçasına her sene hasretle ve sevinçle tırmanılır yeşilin her tonunu barındıran dağlara.Yaylaya yaya giden vatandaşlar tam bir şenlik havası içinde yaylaya kadar yürüyerek giderler.
Süslenen İneklerin Çıkardıkları Sese Doyum Olmaz; Püsküllerle süslenen ineklerin boynuna takılan çıngıraklar yayla yolunu bir sergi ya da konser alanına çevirir.
Günümüzde yaylaya yaya gitmenin yerini artık arabalarla gidiş aldı. İnekler de süslenerek kamyonlara yükleniyor ve yaylaya götürülüyor. Sonbahara kadar yaylada kalacak vatandaşlar, hayvanlarını otlatacak ve üretecekleri süt, peynir ve diğer ürünleri de satarak kazanç elde edecekler. Dağlarda aylarca süren yayla hayatı köylerinden uzak düşürür yaylacıları.
Atalarımızın Geleneğini Sürdürüyoruz; Atadan Deden kalma yaylacılıklara günümüzde de devam etmeye gayret gösteriyorlar. Trabzon’a bağlı Şalpazarı Akçiriş mahallesi sakini emekli Dilaver Usta da yıllarca Babası ve Dedesiyle gitmiş olduğu Gümüşhane Kürtün Yücebelen eteklerine kurulan topraklarında bulunan dört köy tarafından kurulan Kızılüzüm obası yaylacılık yapan Dilaver Usta , “Okullar kapanınca yaylalara çıktık, üç dört ay bu dağlarda kalacağız atalarımızın geleneğini sürdürüyoruz, hayvancılıkla uğraşıyoruz. Önceden hayvanlarımız çok oluyordu yürüme geliyorduk.
Ben Yıllarca Obalara Katırla Yük Taşıdım; Ben ilerlemiş yaşıma rağmen yaylada bulduğum huzuru hiç bir yerde bulamıyorum. Yıllarca obalara katırlarla yük taşıyarak bu günlere kadar geldik, Şu anda hayvanı fazla olan yürüme geliyor az olan ise araba ile geliyor.” dedi. Özellikle hayvanlarını otlatmak amacıyla yaylalara çıkan vatandaşlar, yaylada kaldığı süre içerisinde hem kışın tüketecekleri süt ürünlerini, hem de hayvanlarının tüketeceği yayla çayırlarını da hazırlıyor.
Dağlara İhtiyacımız Var ;Bizler Yayla aşığı olarak dededen gördüğümüzü evlatlara da bırakabilmek için onlarında yaylaları sevmesi için adeta hayat arkadaşımıza aşık olmamız gibi yayla aşığımız evlatlarımıza da aşılayarak onlarında yaylaya gelmesini sağlıyoruz.
Çocukluğuma Geri Gittim Evladımla Beraber ;Trabzon Şalpazarı İlçesi Akçiriş mahallesi sakini emektar yaylacı Dilaver Usta’nın genç işadamı oğlu Ali Usta ise Babasının yaylada olmasını fırsat bularak oğlu ve eşini alarak İstanbul sıcağından birkaç günlük bir kaçamak yaparak Yaylaya gelir.
Yayla olarak kullandıkları Gümüşhane Kürtün İlçesine bağlı Yücebelen eteklerine kurulan ve Şalpazarı’nın Akçiriş, Çarlaklı, Üzümözü ve Beşikdüzü’nün Çıtlaklı mahallesinin toplu ‘’Kızılüzüm’’ obasına gelerek çocukluk çağında yöreye özgü kara lastikle top oynadığı Su akarların bulunduğu alana çamurdan gölet yaparak doğal yaşam alanlarında top oynayarak akşam olunca da Oba sakinlerinin buluşma yeri olan sosyal mekan misali ‘’Eğrek’’ sohbet buluşmalarına bu sefer oğlu Çağatay ile beraber katılarak Babasına dededen bırakılan mirasın devamını sağlamaya çalıştığını belirtti.
Covid-19 Yaylacıların Huzurunu Kaçırdı; Yayla aşığı bir babanın evladı olan ilerlemiş yaşına rağmen yayla sevdasından vaz geçmeyen ve o yıllarda yük aracı olarak kullanılan yük katırlarının taşımacılığını yapan Dilaver Amca huzur olarak gördüğümüz yayla bu yıl Mart ayında Dünyayı etkisi altına alan Koronovirüs Covid-19 hastalığından dolayı yaylada konaklama sezonunu kısa tutarak ayrılmak zorunda kaldık. İkamet ettiğimiz köyümüze geldik ancak ara ara dalıp gidiyorum gözümün önünde bir belgesel gibi ömrümün geçtiği yaya yollarını hatırlıyorum.
Yayla Hasreti Bizim Hayat Aşığımız Gibidir ;Ekmek parası için çalıştığımız gurbetten fırsat buldukça eşimi ve çocuklarımı alarak 1100 km yol gelerek büyüklerimizin bizlere sevdirdiği otantik Karataş evlerinden oluşan evimize konakladıktan sonra bütün yol yorgunluğu ve stresi unutarak tekrar aşımızın kaynadığı yere doğru yola çıkarız.
Sizlere 20 Yıl Önce ve 20 yıl Sonrayı Hatırlatalım; Yayla Aşığı Ali Usta Anlatıyor; Benim çocukluğumun geçtiği yaylalarda gurbette çalıştığım zaman dilim yanılmıyorsam şimdiki gibi teknoloji telefon yaygınlığı yok herkesin imkanı doğrultusunda makaralı film fotoğraf makineyle 2000 yılların sade kerpiç yayla evlerini görüntüledim.
Aradan dile kolay 20 yıl geçti 2020 yılında 20 yıl önceki yerde görüntülediğim sade alın teriyle yapılmış kerpiç Karataş ve kapısı derme çatma tahtadan olan evlerin yerini ekonomik özgürlüğün hakim olduğu doğayı katleden bir birinden heybetli beton yığınları almış kısacası çocukluğumuz ekonomik özgürlüğe teslim olmuş.
Loru Kayası Adeta Bir Efsane Tahtası Gibi Kızılüzüm obasını kullananan yaylacıların çocuklarının kültür yuvası olan bu kayanın ismi loru kayasıdır. Kızılüzüm yaylasının güzergahında olan bir yayla, Çatma da bulunan bir mağaradan buraya bir bağlantı olduğu söyleniyor. Bu alan uzun bir mesafeli vadi biçimlidir ama henüz kanıtı yok bu kayanın üstünde 3 tane mağara var.
Loru Kayası İçi Üç Gizemli Bölümden Oluşuyor; Mağaraların bir tanesinin konaklamaya müsait alanı var diğer mağarada ise Osmanlı tuvaletlerine benzeyen tuvaletlerden var, üçüncü mağarada ise bir rivayete göre bir mescit olduğu söyleniyor.
Dikkatli bakıldığında kubbeye benzer bir yapı vardır, ama buda bir rivayettir. Duvarlarda el ve ayak izine benzeyen izler var.
Bunlar taş devrindeki insanların duvarlara çizdiği resimler olabilir. Ya da aşınmayla meydana gelmiş olabilir.
Loru Kayası Her Yıl Küçülüyor; Yüzyıllardan beri günümüze kadar gizli mabedini koruyarak bu günlere gelen Loru kayası çıplak gözle bakıldığı zaman bu kayanın her sene küçüldüğü görülüyor. Erozyon ve yıldırım gibi olaylar nedeniyle kırılmalar meydana geliyor.
.
Çemberci Hasan Çocukları Sevindirirdi ; Bize yaylada geçen çocukluğunu anlatan Ali Usta günümüz yaylacılarının yaylada bulunan yayla sakinlerine ulaşım aracı icat olmadığı yıllarda Çemberci Hasan’’ olarak tanınan Hasan Yavuz tarafından Yayla da bulunanlara gıda maddesi gönderildiğinde Kızılüzüm obasının merkezi olan eğrekte toplanılır ve köyden yaylaya gelen yüklerini alırlar ve köyden yaylaya gönderilen erzak çantasını alanların arasında bulunan çocukların sevinçlerini anlatmak mümkün olmaz. Ancak her ailenin durumu iyi olmadığından yaylaya gıda gönderemiyordu.
Tam da Bu Sırada İmdada Çemberci Yetişiyordu; Yaylada bulunan yayla sakinlerine ne geldiyse kendisinde de bulunan merhum Hacı Hasan çocuklara dağıtarak onların tebessümlü yüzünü güldürmesini bildiğini belirterek bu söyleşiye son verdik.
Amacımız Yaylaya Gelişi Güzel Beton Ev Yapanı Desteklemek Yada Kösteklemek Değil; Değerli Yayla aşığı dostlarımız bizler yaylaya gelişi güzel olarak akşamdan sabaha mantar gibi biten köstebek yuvası gibi çoğalan beton blok istemiyoruz. Oksijen deposu olarak gittiğimiz yaylamızsa eskisi gibi doğal kara taş evler ve buna benzer yer evi çalışmaları olsun istiyoruz. Yayla zamanlarında bazı genç kardeşlerimiz yayla da yaşadığı çocukluk anılarını sosyal medya sayfasında paylaşmış onları okuyunca bende kendimi o tarihlere götürerek hatıralarımı canlandırdım.
Ali Usta; 1971 doğumluyum çok iyi zamanda doğmuşum diye düşünüyorum. Hem elektriğin bile olmadığı, otantik yokluklar içinde yaylacılık yaptık. Hem de bugünleri gördük. Aslında her şey var gibi ama yaylacılıkla ilgili hemen hemen hiçbir şeyin olmadığı günleri. ( Bu günler, abartı, şatafat, gösteriş meraklısı garip tipler, elektrik, muhabbeti bitiren tv. herkes kabuğunda, yardımlaşma yok, koyun yok, inek babam ve bir kaç kişi de kalmış, millet birbirine küs vs)
Bir on yıl önce Çarlaklı köyünden Paştanın rahmetli Cemal amcanın oğlu
ile bir ortamda konuşurken gözlerimizin dolduğunu çok iyi hatırlıyorum.
Veremeye kaçak yüzmeye gitmeler, cuma günleri Davşandere’den yukarı 2 saat yürüme Gadırga’ya gidip dönmeler, o yolculuktaki muhabbetler anılar çok özeldi.
, kardeşi Salih, Kardeşlerim
,
, Çarlaklıdan Şepin Yüksel Gencağan İsmail
.